Seramik Sanatçısı Rauf Sadi Güven ile Söyleşi

Alpaslan Paşaoğlu Hakkında

Uzun zamandır konargöçer bir Egeli olarak İstanbul'da yaşamaktadır. Radikal, Fil'm Hafızası, Cineritüel, Havayolu 101 başta olmak üzere çeşitli mecralarda yazıları yayınlanmıştır. Ayrıca belgesel ve farklı kategorilerde senaryo çalışmaları bulunmaktadır.

Temel elementleri madde formunda ilk kez sanatla buluşturan disiplinlerden birisidir seramik. Çanak çömlek yapımından çok daha fazlasını farklı şekillerde üretmek isteyen Helen, Hitit, Urartu, Selçuklu, Osmanlı gibi medeniyetlerin yaşamlarında önemli yer tutan bu sanat dalı, hâlâ güncelliğini korumakta. Dünyadaki ilk seramik örneklerinin Çatalhöyük’te yapıldığının keşfine rağmen bugün Çin, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde de çok önemli seramik eserleri ve sanatçıları bulunmaktadır. Fakat Türkiye ve Anadolu toprakları hâlâ bu sanatı icra eden en önemli merkezlerden biri konumunda. Camaltı resmini kendine has yöntemleri ile yorumlayan, önemli seramik sanatçımız ve arkeolog Rauf Sadi Güven ile sanatına, sanatına temas eden pek çok konuya ilişkin güzel bir söyleşi gerçekleştirdik.

Atölyemiz bir çiftliğin içindeydi. Kuşlar, köpekler, koyunlar, atlar… Onlarla oynardık sonra da atölyede kendimizce heykellerini yapardık.”

Anne ve babanızdan da gördüğümüz üzere çini ve seramik sanatı sizde bir aile geleneğine dönüşmüş durumda. Bu sanat dalları ile uğraşmanın ailenizdeki öyküsünü dinleyebilir miyiz?

Dedemin dayısı Abdurrahman Özer, 1930’lu yıllarda başta Kütahya olmak üzere birçok seramik merkezinde çalışmış, geniş malzeme bilgisine ve geleneksel metotlara sahip, bu birikimini usta çırak geleneğiyle aktaran çini ve seramik sanatçısıdır. Günümüzde yaptığı eserler özel koleksiyonlarda ve müzelerde bulunmaktadır. Yetiştirdiği çıraklardan biri de babam. Vefatına yakın babama bir atölye açmasını vasiyet etmiş. 1983 yılında Adilcan-Nursan Sanat Atölyesi İnegöl’de kurulmuş. Annem ve babam neolitik kapların, Yunan seramiklerinin, Selçuklu, beylikler dönemi seramiklerinin, İznik çinisinin, Bizans seramiklerinin yapım tekniklerini araştırarak uygulamaya başlamışlar. Ben de küçük yaşta atölyede çalışma imkânı buldum. 1993 yılında kardeşim Cem dünyaya geldi. Atölyemiz bir çiftliğin içindeydi. Kuşlar, köpekler, koyunlar, atlar… Onlarla oynardık sonra da atölyede kendimizce heykellerini yapardık. 1998 senesinde atölyemizi İznik’e taşıdık. Ailece çalışmalarımızı İznik’te sürdürüyoruz.

Disiplinlerarası çalışmak her zaman daha sağlıklı çalışmaların ortaya çıkmasına sebep oluyor. Aynı zamanda bir arkeolog olmanızın sanatınızı icra ederken nasıl bir desteği oluyor? Uğraştığınız başka disiplinler de mevcut mu?

Eğitimimi tamamlarken antik dönemde uygulanan teknikleri araştırdım. Müze ve kütüphanelerden birçok görsel malzeme topladım. Bunun yanında seramik sanatının mimari, duvar resimleri, metal işleri gibi farklı dallarla etkileşimlerini inceledim. Yaptığım işlerde bu teknikleri kullanıyorum.

Klasik Yunan kültürünün oluşturduğu seramik eserleri görüp hayran kalmamak mümkün değil. Dönemin şartlarına bakıldığında malzemeye çok zor ulaşıyorlar. Üretim aşamaları da hiç kolay değil. Buna rağmen çok çeşitli formlarda kaplar yapmışlar. Üretimi de çok fazla yapıyorlar. İş bölümü yapmışlar; vazo ressamları ayrı, formu oluşturan ayrı kişi, her ikisi de imzasını atmış. Bu üretimin ana atölyeleri işlerine saygı göstermiş, özen ve itinayla çalışmış. Bu da yaptıkları işe ruh katmış, ürettikleri seramikleri sanat eseri hâline getirmiştir. Bunu hep göz önünde tutuyorum.

Selçuklu dönemine ve Yunan topluluklarına ait sanat eserleri arasında bir etkileşim olduğunu söyleyebilir miyiz?

Klasik Yunan sanatı kendinden sonraki topluluklara etki etmiş, Helen ve Roma kültürü vasıtasıyla çok geniş coğrafyalara yayılmış. Selçukluların da Doğu Roma (Bizans) ile etkileşimi olmuş, dolaylı yoldan etkilenmiş Selçuklu.

Rauf Sadi Güven

Camaltı resmi ve sgrafitto tekniğinden ne anlamalıyız? Teknik bilgiye uzak sanatseverler için biraz bahsedebilir misiniz?

Camaltı, camın arka yüzeyine tersten yapılan resim. Kâğıt veya tuvale çizilen resimlerin aksine resmin üstünde gözüken detaylar, gölgeler, ışık önce yapılır, desen konur, sonra çizgiler arasındaki yüzey boyanır ve son olarak da arka fon yapılır. Renkler üst üste kullanılır ve birbirlerini örterler. Yüzeye önce sürülen desenler önden bakıldığında ilk göze çarpanlardır. Camın arkasına bakıldığında zemin boyası tamamen kaplanmıştır.

Sgrafitto tekniğinde şekillendirilen hamur deri sertliğine geldiğinde daha önce hazırladığınız açık renk farklı bir kille üzeri kaplanır. Bu tekrar deri sertliğine geldiğinde üstteki kil tabakası kazınarak desenleme yapılır. Bu kil tabakasının altındaki koyu renk kil, kazımayla beraber ortaya çıkar. Üzerine sır (seramiğin üzerindeki cam doku) geldiğinde kazınarak alt tabakadan çıkartılan kil daha koyu bir renk alır ve kontrast oluşturur.  Diğer bir adı da astar kazıma tekniğidir.

“Selçuklular daha fazla form çeşidine sahip; heykeller yapmışlar, insan tasvirleri kullanmışlar. Osmanlı insan tasvirlerini çok fazla kullanmamış.”

 

Osmanlı ve Selçuklu’nun sanat anlayışı arasındaki belirgin farklar nelerdir?

Seramik sanatı açısından bakarsak temel farklılık, Selçuklular daha fazla form çeşidine sahip; heykeller yapmışlar, insan tasvirleri kullanmışlar. Osmanlı insan tasvirlerini çok fazla kullanmamış. Selçuklulardan gelen teknik ve malzeme bilgisiyle kendine has seramikler de üretmişler İznik çinisi, Tophane seramikleri gibi.

Osmanlı seramik olarak Selçuklular gibi düz renk sırlı, astarlı, kırmızı hamurlu sofra kapları üretmiş. Selçuklular bunun yanında astarlı, desenli, çok renkli seramikler de yapmışlar kırmızı hamur üzerine. Selçuklu aynı zamanda lüster (sırüstü boyama) tekniğini kullanmış, Osmanlı da kısmen varak kullanmış.


Galerilerin seramik sanatına yaklaşımına dair neler söyleyebilirsiniz?

Galerilerin sayısı arttı. Bu güzel bir şey sanat adına. İşlerini hakkıyla yapan çok iyi galeriler var fakat bunların yanında bu olaya çok fazla ticari yaklaşan, dolayısıyla seramik sergilerine sıcak bakmayanlar da var.

Bugün çalışmalarını yürüten, beğendiğiniz seramik sanatçıları kimler?

Yakın zamanda aramızdan ayrılan Sıtkı Olçar ve Necip Savcı’nın, çalışmalarını sürdüren İbrahim Kuşlu’nun çalışmalarını beğeniyorum.


Ülkemizde seramik sanatına yönelik eğitim ve imkânlar sizce ne durumda?

Üniversitelerde seramik bölümleri iyi öğrenciler yetiştiriyor. Teknik bilgiyi üniversite atölyelerinde uygulayabiliyorlar, denemeler yapıyorlar.  Bunun dışında belediyelerin açtığı kurslar var. Bu kurslarda daha çok desenleme bilgisi üzerinde duruluyor.

Ülkemizde istikrarlı malzeme bulabilmek zor. Alınan eğitimlerin sonunda bir atölye açılacaksa malzeme bilgisinin yeterli olması gerekir. Okullar ve kurslar size ancak temel bilgileri ve bunun devamına nasıl ulaşabileceğinizi öğretebilir. Sırlar, killer, teknikler hakkında yazılan çok değerli kitaplar var. Müzelerde, kütüphanelerde fazlasıyla bilgi mevcut.

 

Rauf Sadi Güven hakkında: http://http://www.turkiyeninustalari.org/tr/ustalar/cini-seramik-comlek/rauf-sadi-guven

Bir cevap yazın