
- Vuslat Çamkerten ile Söyleşi: “Anlatmak İstediğim Hikayeler Dilimi Belirler” - 4 Haziran 2022
- Beş Maddede Şehrin “Öteki” Yakası: Toz Bezi (2015) - 5 Mayıs 2021
- The Maltese Falcon (1941): Kötünün Aydınlık Tarafı - 4 Nisan 2021
- Nesimi Yetik ile Söyleşi: “Hep Kazanırsın Ey Çözümsüzlük” - 20 Ekim 2020
- Eylem Kaftan ile Kovan (2019) Filmi Üzerine Söyleşi: “İnsan Her Şeyden Önce Kendisine Yabancı” - 28 Eylül 2020
- Ceviz Ağacı (2020): Babanın Aynasında Kendini Görmek - 23 Ağustos 2020
- Kafanın Kafa Olmaya Devam Ettiği Sanat Pratiği: Masklar ve Çocuk Sanatı - 3 Temmuz 2020
- Ressam Beşir Bayar ile Söyleşi: “Her Dönem Kendi Sanat Dilini Oluşturur” - 12 Nisan 2020
- Kısa Film Önerisi: Karganın Aşınan Gagası (2019) - 25 Mart 2020
- Captain Fantastic (2016): Nike, Bir Zafer Tanrıçası Mıdır? - 9 Ocak 2020
Heykel, performans, fotoğraf gibi disiplinlerde üretim yapan sanatçı Mehtap Baydu, çalışmalarında toplumsal cinsiyet, gündelik hayatın kültürel kodları, hacim, kimlik, kültürler arasılık, mesafe unsurlarını ve kadınları öne çıkarıyor. Anadolu efsanelerini, geleneksel yiyecekleri, sözlü kültür öğelerini performanslarına taşıyan ve bunları dünyanın farklı coğrafyalarına yanında götüren Baydu, izleyicisine doğduğu topraklardan sesleniyor. Bu kısa yazı, sanatçının performanslarına ve onları var eden sac ayaklarına yakın bir perspektiften bakmayı amaçlıyor.
Bir Kadının Hayatına Kaç Kimlik Sığar?

Mehtap Baydu, Otoportre: Karakter Bürünmek (2017) başlıklı performansında farklı meslek ve sosyal sınıfa mensup kadınlardan aldığı elbiseleri üst üste giyer. Bir sürü kimliğin tek bir bedende toplandığı performansın sonunda, elbiselerin tümünü tek seferde çıkarır. Tek parça hâlindeki elbise yığını, üç boyutlu bir nesneye, iç içe geçmiş kimliklere dönüşür. Sanatçının bedeni artık orada değildir ama kadınların tümü o mekânda, izleyicisine dokunan bir uzaklıkta konumlanmıştır. Dolaştığı şehirlerdeki kadınların elbiselerini toplayıp performansını her seferinde farklı kimliklerle gerçekleştiren Baydu, bir kadının hayatına kaç farklı kimlik sığdırabileceğini düşündürür. Bir bütün hâlini alan kimlikler, en nihayetinde tek bir yeri işaret eder: Kadınlığı.
Beden, Güzellik, Lezzet
Ben ve Her Şey Arasındaki Mesafe (2017), sanatçının bedeninden aldığı kalıbı post gibi yere sermesinden ilhamla adlandırılır. Eat Me Meet Me (2010) performansı ile daha önce üzerini pestil ile kaplayan ve izleyicilerin soyup yemesine izin veren Mehtap Baydu, bu defa varlık meselesini derinlemesine sorgular. Deri değişimi, organizma ve varoluş arasındaki ilişkiye odaklanır. 2015 tarihli Papierrepublik sergisine ait kâğıttan otoportrelerini de akla getiren performansta adeta varlığını soyup duvara asar. Karakter Bürünmek’te kimlikler arasında belirsizleşen mesafe, burada tersten işler. Sayısız dudak, kadın göğsü, elbise birleşerek kadınlıkla ilişkili başlıklara; anneliğe, cinselliğe, estetiğe gönderme yapar.

Berlin’de bulunan Bröhan-Museum’da 2017 yılında düzenlenen Kiss. From Rodin to Bob Dylan adlı sergi kapsamında Baydu’nun Die Lippen der schönen Dame performansı dikkat çeker. Geleneksel Türk tatlılarından dilber dudağından ilham aldığı performansta kadın bedenine, bedenin güzellik ve lezzetle ilişkisine odaklanır. Farklı kültür ve coğrafyalardan kadınların dudak kalıplarını kullanarak altın kaplı kaşıklar üretir. Helva harcını ve kaşıkları kullanarak oluşturduğu performansı, önceki işlerine benzer kodlara sahiptir.

2015 tarihli Cocoon (Koza) performansında, bedenin tüm yükünden soyutlanıp bir ilişki yükünün altına girmesi söz konusudur. Sanatçı, seçtiği erkeklerin fotoğraflarını çeker. Diledikleri pozu vermekte özgür olan erkekler, çekimin sonunda gömleklerini Baydu’ya vermek zorundadır. Gömleklerden ince şeritler kesen sanatçı, bu şeritleri bobinlere dönüştürür. Elde ettiği bobinlerle kendi çevresine bir koza örerek içine hapsolur. Performans doğum ve ölümü akla getirse de yenilenme/yeniden doğuş ile tutsaklık arasındaki gerilim baskın gelir.
“Yağmur geliyor! Yağmur geliyor!”

Yağmur Geliyor (2015), efsanelerin ve mitlerin kutsal kuşu tavus kuşuna bir saygı niteliğindedir. Feridüddin Attâr’ın Kıtlık ve Tavus Kuşu hikâyesinde, insanların yağmur yağsın diye tavus kuşunun kapısını çaldığı yazar. Hindistan’daki ve muson yağmuru bölgelerindeki efsanelerde ise tavus kuşları “Yağmur geliyor! Yağmur geliyor!” diye bağırarak insanlığın sesi olurlar. Baydu’nun performansının çıkış noktasını, Asya’dan Avrupa’ya yağmurla ilişkilendirilen bu tavus kuşu anlatıları oluşturur. Doğduğu topraklara yağmurun yağması, sanatçıya göre her şeyi güzelleştirecektir. Mehtap Baydu, bu iyi dileklerle tavus kuşu mitini Mardin Bienali’nde (2015) canlandırır.
Mehtap Baydu Hakkında
1972’de Bingöl’de doğdu, Ankara’da büyüdü, Almanya’da yaşıyor. Sanatçı, 2000 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nden mezun olur. Yüksek lisansını Kassel Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde tamamlar. Burada ustaöğrenci (Meisterschülerin) ünvanını kazanır. 2010 yılında UPK – Kunstpreis Kassel sanat ödülünü ve Otto Braun bursunu alır. 2014 yılında ilk kişisel sergisini BERLIN ART PROJECTS’te açar. 2015 yılında kâğıttan heykelleri Pekin Bienali’ne davet edilir. Çalışmalarını Berlin ve Kassel’de sürdüren Baydu, farklı coğrafyalarda performanslarını gerçekleştirmeye, çalışmalarını sergilemeye devam etmektedir.