- Parçalanma: Afrikalı Klanın “Beyaz Adam”la İmtihanı - 2 Ağustos 2020
- Tiyatronun Kalıplarına Sığmayan Bir Performans: Fısıltı ve Önemli Bir Gün - 31 Mayıs 2020
- Red Light Kışı: Şanslıysan Yaparsın - 20 Ocak 2020
- Eksileri ve Artılarıyla The End of The F***king World - 2 Ocak 2020
- Sorry We Missed You (2019): Seni Özlemiştik Ken Loach! - 24 Aralık 2019
- Yeni Kahramanlarımız: Fleabag ve Ozark’ın Beyaz Yakalı, İllegal Kadınları - 12 Ekim 2019
- Tarantino’dan “Sanat Filmi”: Once Upon a Time… in Hollywood (2019) - 14 Eylül 2019
- Mikro Kıyamet ya da “HBO’nun Ses Getiren Mini Dizisi”: Chernobyl - 8 Ağustos 2019
- Vice (2018): Dick Cheney Hakkında Olmayan Dick Cheney Biyografisi - 18 Haziran 2019
- Netflix’in Önlenemez Yükselişi - 17 Nisan 2019
Bir süredir yazarlığın sakin, derin sularında gezinen Burcu Seçmeer, pandemi öncesinde sahnelere geri dönmüştü. Nisan 2020’de İstanbul Cep Sahne’de sergilediği öykü performansı Fısıltı ve Önemli Bir Gün yılın en özel oyunlarından birisi.
Bilkent Üniversitesi’nde tiyatro eğitimi aldıktan sonra Los Angeles’ta oyunculuk eğitimini ve çalışmalarını sürdüren Burcu Seçmeer, Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki yüksek lisansı esnasında Mehmet Ergen’le tanışır ve Talimhane Tiyatrosu’nda pek çok oyunda yer alır. Figaro’nun Düğünü, Bir Evlenme, Woyzeck, Ben Patronum, Pippa temsillerinde oynar. Sonrasında sahnelerden ayrılarak kendini öykücülüğe adar, dergiler için gezi yazıları kaleme alır. Sürreal ve çocuksu naiflikteki nevi şahsına münhasır üslubuyla yazdığı Doku ve Önemli Bir Gün adlı iki öykü kitabı Yitik Ülke Yayınları’ndan çıkar.
Geride bıraktığımız nisan ayında Seçmeer son kitabı Önemli Bir Gün’den iki kısa öyküsünü oyunlaştırarak sahneye koydu. Oyunun hem yönetmeni hem yazarı hem de oyuncusu olarak, üstelik kırkar dakikalık iki perdeyle, iki soluksuz monologla, göz kamaştıran bir performansla.
“Siz bizim sus pus durduğumuza bakmayın; bütün kitaplar konuşmaya bayılır!”
Fısıltı ve Önemli Bir Gün, tiyatronun alışılmış kalıplarına sığmayan bir performans olarak dikkat çekiyor. Performansın iki perdesinde, iki ayrı oyun izliyoruz. İlk oyun Fısıltı bir kütüphanede geçiyor, yine tiyatroda uygulanmasına pek alışkın olmadığımız bir pratikle cansız nesneler dillendiriliyor. Her kitap kategorisine bir dil ve bir karakter yüklenerek metin performe ediliyor. Klasikler, yemek kitabı, müzik kitabı, felsefe kitabı derken performans sürreal bir zeminde senfoniye dönüşüyor. Kitapların içerisindeki çatışmalar, sataşmalar, eğlenceli anlar, hiyerarşi ve hatta aşk birbirine karışıyor. Kategorilere ayrılmış hâlleriyle toplumdaki kategorizasyonu simgeleyen kitaplar, bir yandan da toplumun katmanlarının sosyolojik tahlilini üstleniyor.
İkinci oyun Önemli Bir Gün’de konuşan kitaplar yerini Genç Balıkçı Çırağı’na bırakıyor. Balıkçımız, çocukluğunun da verdiği özgürlükle, sınırsız genişlikte bir hayal gücüne sahip. Franz Kafka’nın Dönüşüm kitabından çok etkileniyor. Hatta Gregor Samsa’yı yanı başında konuk ediyor. Evet, anladığınız gibi oyun yine sürrealizmin sularında. Genç Balıkçı Çırağı zor bir ailenin içinde büyüyor. Sınırsız hayal gücüne ailesi tarafından sürekli ket vuruluyor. Bir aşka tutulup kendini önemli bir güne hazırlarken bizi de o güne doğru sürüklüyor. Görkemli bir finalle de seyirciyi mest ediyor.
Yalnız hatırlatmakta fayda var. Alışık olduğumuz anlamda bir oyun yok karşımızda. Edebiyat ve tiyatronun yakınlaştığı en yoğun ana tanıklık ediyoruz. Çoğu zaman temsil edilen şeyin, seyircinin kafasında gerçekleşmesi bekleniyor. Bu sebepledir ki afişte oyun “öykü performansı” olarak tanıtılıyor.
Özetle yılın en özel oyunlarından biri olan, seyirciyi yeni bir deneyime davet eden Fısıltı ve Önemli Bir Gün, yeniden salonlara dönebildiğimizde mutlaka görülmeli.