Vice (2018): Dick Cheney Hakkında Olmayan Dick Cheney Biyografisi

Netflix’in “yılın filmi” olarak tasarladığı Vice (2018), 2000’li yılların önemli politik figürü Dick Cheney’in biyografisini aktarıyor. Aslında film Amerika’nın yakın tarihi, Cheney ise bir figür olarak orada duruyor.

Filmi diğer biyografi filmlerinden ayıran, anlatı yapısını farklı şekilde inşa etmesi olmuş. 70’lerde Cheney’in gençliği ve yükselişi ile 2000’lerdeki yaşlılığı ve zirveye varışı olmak üzere ikiye ayrılan bir anlatı var. Bu tip, içerik yönünden de yakın dönemi konu alan anlatıyı daha önce Bush (2008) filminde izlemiş olsak da Vice’ın biraz daha özgün olduğunu düşünüyorum. Bununla birlikte iki filmde başka bir ortak nokta, George W. Bush’un “aptal” olarak gösterilmesi. Belli ki Bush’un Amerikan sinemasından daha çekeceği var. Üzüldüğümden değil tabii, beter olsun.

Vice filmi 11 Eylül saldırısı ile başlıyor. Anlatıcının marifetiyle Cheney ve ekibinin kriz yönetimini izliyoruz. Odada bir panik ve korku atmosferi var. Amerika Başkan Yardımcısı Cheney ise sakin ve olaya hâkim görünüyor. Sonra bir adamla fısıldaştığını görüyoruz ve anlatıcı filmin anahtar cümlesini bize söylüyor: “Nasıl biri, böyle bir ortamda avukatıyla sessizce bir şeyler danışır?” Yanlış anlamayın, filmin bu cümlesi bir komplo teorisine değil karaktere dair bir söylem.

Filmde kime ve niye anlattığını bilmediğimiz bir anlatıcı mevcut ve finaldeki güzel numaraya kadar kim olduğunu söylemiyor.

“Filmde politikacı olarak gaddar fakat ailesi için fedakâr bir adam resmedilmiş.”

Cheney’in filmde savunduğu ya da inandığı bir şey var. O da “Unitary Executive Theory”, Türkçesine “Üniter Yürütme Yetkisi Teorisi” diyebiliriz. Amerika’da tartışmalı bir konu; Amerikan Anayasasının ikinci pasajında bahsi geçen bir maddenin yorumu, yani Başkanın tüm yürütme gücüne sahip olma(ma)sı durumudur. Cheney’in de gençliğinden itibaren inandığı ve uygulamalarını hep o yönde yürüttüğü bir düsturdur. Filmde bu hukuk doktrini ara ara işlenerek totaliter rejimlere yönelik bir eleştiri yapılması mümkün kılınıyor.

Açıkçası yakın tarih filmi yapmanın riskli bir yanı var. Etkileri hâlâ devam eden insanlar ve olaylar hakkında yapılacak her işin spekülasyonlara sebep olması kaçınılmazdır. Bu noktada filmde “Dick Cheney karikatürize edilmiş” veya “şeytanlaştırılmış” şeklinde bir sürü eleştiri okudum. Bence o kadar net bir tavrı yok. Filmde politikacı olarak gaddar fakat ailesi için fedakâr bir adam resmedilmiş.

Ayrıca yapılan denemeler de çok ilgimi çekti. Mesela filmin ortalarında Cheney’in gençlik hikayesi bittiğinde, film bitmişcesine jeneriğin akması, oyuncuların kameraya doğru monologları, fotoğraf üzerinden anlatım vs. ile sanki belgesel ve kurmacanın karışımı yapılmış.

Güç Meselesi

Filmde tartışmaya açılan şeye gelecek olursak, güç meselesi, tanımı, doğru ve yanlış kavramının güç ile nasıl değişebildiği… Örneğin Cheney’in politik tanımlaması şöyle yapılıyor: “Onun yeteneği, en radikal fikirleri size sanki ölçülmüş ve profesyonelceymiş gibi aktarmasıdır.” Filmin ideolojik bir duruşu yok. Keza Cheney’in de ideolojik duruşu olmadığı iddia ediliyor. Bütün mesele, güç.

Film yaklaşık altmış yıllık bir süreci ele alıyor. Her dönem için oyunculara makyaj yapılması gerekmiş. İki yüzden fazla lokasyonda çekilmesi ise yapım sürecini ve maliyetleri epey zorlamış. Hepsi de ağır makyajlarla oynayan, Christian Bale, Amy Adams, Steve Carell gibi başarılı oyuncular göze çarpıyor. Filmle ilgili bir enteresan not da Steve Carell’ın sahne kurgusunda “odak gruplar” kullanılması. Yani sahneler seyircilere izletilmiş, onlardan gelen tepkilere göre filme eklenmiş.

Özetle kendine has, güzel bir politik komedisi olan, denedikleriyle cesur ve oldukça akıcı bir film Vice. Oscar alsa hakkıymış derdim. Amerikan politikalarına dair eleştirileri kaybettirdi muhtemelen.

Bir cevap yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.