Dünyanın Rengi: İnsan ve Gonca’nın Yolculuğu

Dünyanın rengi nedir, nasıldır, neyden oluşur? Gökyüzünün mavisinden, güneşin kızıla çalan sarısından, ormanın yeşilinden mi? Peki, insan figürü olmasa anlamı olur muydu tüm bu renklerin? Başlığı atana sormalı!

Dünyanın Rengi ‘İnsan’

İnsan doğasıdır renk veren dünyaya, bazense renklerini alan. Onun renkli dünyası güzel kılar bastığı toprağı. Şehirde etrafına baktığında, insan yaratımı dünyayı görüyorsundur. Oysa insanın elinin değmediği yerlerde ya da güzelce değdiği yerlerde başka türlü soluk alıyorsun, öyle değil mi?

Gonca da bir şehir insanıyken, en fazla bastığı kaldırımın yere göçmesiyle üstüne sıçrayan çamurlu yağmur suyundan şikâyet ederdi. Doğayla bağının binaların arasından gördüğü gri gökyüzü kadar olmaması gerektiğine inananlardandı. Avrupa’yla sınırlı kalan insan yelpazesi ve insan elinin güzelce de olsa “fazla” değdiği yerler keşfetmek, artık çekmez olmuştu ilgisini. Ve keşfi başladı. Farklı ten renklerine, görmediği geleneklere, duymadığı dillere doğru… Özetle, bu topraklara nadiren gelebilecek insanların coğrafyalarına yolculuğu başlamıştı.

Gonca’nın Yolculuğu

Gonca’nın yolculuğu hesap yapmadan, planlamadan, kendineydi. Gittiği Hindistan, Nepal, Kamboçya, Sri Lanka, Myanmar ve Tayland gibi Asya’nın kalbi ülkelerde, ilgisini çeken yerel insanların yaşayış biçimi oldu. Ha, bir de memlekete dönüşünde, Fas’a yolculandı.

Bu topraklarda Avrupai etkinlikler yoktu. Müzik de zanaat da sokaklarda, yaşayış biçimindeydi. O da foto muhabir edasıyla, doktorculuk oynar gibi yanaştı onlara.

Kadrajına takılan karelerin çok küçük bir bölümüyle, “Dünyanın Rengi: İnsan ve Gonca’nın Yolculuğu” başlasın!

Hindistan

Hindistan’ın çocuklarıyla başlayalım örneğin. Hindistan’a girişi, çocukların okul sonrası gelişimi için Uttarkashi’de kurulmuş bir NGO: Non-Governmental Organization’dan yani Türkçesiyle bir sivil toplum kuruluşundan yapıyorum. Bu şekilde sayısız organizasyon var ve ben Uttarkashi’nin bu küçük köyünde, çocukların gülüşünü gördüğüm o günü unutulmazlarım arasına ekliyorum.

İkinci fotoğraf da bir Sadhu’ya, dünyevi şeyleri bırakıp kendini kutsal olana adayan monklardan birine ait. Bu fotoğraf Gangotri, yani Ganj nehrinin doğduğu yerde çekildi. Bu sadhu, bakışıyla beni çok derinden etkilemişti. Bu fotoğraf, “Portreler” projemi başlatan şey oldu.

Köylü Kadın, Hindistan. Ve Uttarkashi’de Yoga Eğitmenlik Eğitimi’ne asistanlık yaptığım günlerde, İngilizce bilmediği, e ben de Hindi bilmediğim için anlaşamadığımız bu güzel kadınla Hindistan’ı kapatıyorum. Kendisini buğday döverken yakalamıştım. Bildiğiniz büyük el aletleriyle, şu an bizim köylerimizde bile uygulanmayan düzeyde ilkel bir biçimde, ama mutlu yapıyordu işini. Bana da çay ikram etmişti.

Nepal

Nepal’den ise hiking için doruklarına tırmandığım Himalayalar’dan bir görüntü geliyor. Bu aile, Gosainkunda denilen ve belki on sakini olan minik bir kasabada yaşıyor, denize dört bin metre seviyede. Hepsi Tibetli. Onların dünyası, yolları olmadığı için tüm ihtiyaçların erkeklerin sırtında binlerce metre tepeye taşındığı, kadınların yürüyüşçülere konaklama ve yemek sunarak yalnız yaşadığı, çocukların da okul yaşına geldiğinde daha büyük kasabaya gönderildiği bir dünya. Elektriksiz (güneş enerjili), çoğunlukla susuz (evlerde genelde yok), eh tabi bunlarla birlikte televizyon, telefon, internet ve tüm elektroniklerden yoksun, basit, zor fakat mutlu bir yaşam onlarınki…

Kamboçya

Bu güzel kuzular, Angkor Wat’ın da bulunduğu Kamboçya’nın Siem Reap şehrinde yaşıyorlar. Tonle Sap, tapınakların ardından Siem Reap’te görülesi en güzel yerlerden. Burada yaşam zorlu. Aileler, baraka denilebilecek evlerde yaşıyorlar. Çocuklar, çöpün içinde oynuyorlar, kimi yarı çıplak, kimi tamamen. İşte bu abla kardeş, beni en çok etkileyenlerden.

Sri Lanka

Dünyanın rengi Sri Lanka’ya gelince, kartpostallara konu olan balıkçılarıyla: “stick-fishermen” şekilleniyorFakat bu amcalar balıkçılıktan çok senin benim gibi turistlerden fotoğraf çektirme parası alarak geçiniyor anladığım kadarıyla. Ben bir turist kafilesinin arasına karışıp, karemi çekip kaçıyorum.

Bir de bu çocuk monk var. Kendisiyle yürüyüş yaparken tanışıyoruz. El sallayıp geçiyorum. Ama arkamdan geliyor, İngilizce bilmediği için elindekini uzatarak, bana ikram etmek istediğini belli ediyor. Bir de yüzüne yayılan o gülümseme var tabii. Budist ülkelerde sokaklardan yemek ve sadaka toplayarak dünyevi hayatları bırakan bu küçük monklar, henüz dünyeviyat nedir pek anlayamıyor elbet. Hormanları, onlara önce insan olmayı deneyimletmek istiyor.

Bir de Ella-Kandy treni var meşhur. O trende bu adam, ben trenin kapısından sarkarak fotoğraf çekerken adeta bana poz veriyor. Dünyanın yüzü “o”, o anda.

Myanmar

Myanmar’da dünyanın rengi, Inle Gölü’ndeki (Inle Lake) balıkçılar oluyor. Eski bir balık avlama yöntemi ile bir yandan pedallayıp, diğer yandan bu ağır ağları tutuyorlar. Genelde ayaklarıyla yönlendiriyorlar botlarını. Oldukça turistik bir şey bu kareyi yakalamak, bu günlerde.

Bir de uzun boyunlu kadınları var Myanmar’ın. Bu küçük kabile, Kayan Kabilesi (Kayan Tribe) olarak biliniyor. Kabilenin bir kısmı da Myanmar sınırına yakın Tayland’ın bir kasabasında yerleşik yaşıyor. Kaçmak durumunda kalmışlar.

Boyunlara neden bu halkalar takılıyor? Nedeni tam olarak bilinmese de, vahşi hayvanlardan korunmak, cazibeli görünmek v.b. çeşitli teoriler var. Ancak turistlere malzeme olurken pek de memnun görünmüyorlar hallerinden.

Bu karede de tipik Burma kadını nasıl olur onu görüyorsunuz. Yüzlerine Tanaka ağacından bir pudra sürüyorlar, hatta vücutlarının açıkta kalan diğer yerlerine de. Myanmar’da güneşten korunmak, kapalı mekânlarda dahi müthiş öneme sahip! İlginç… Kare Mandalay’dan.

Fas

Fas’ta kadınların yüzünü görmek pek mümkün değil. Erkeklere gelince ise şehirde pek normaller. Ama çölde Berberiler var. Örnek:

Burada Dünyanın rengi mavi ve toprak rengi. Çöle girdiğinizde, siz de benzer bir kılığa bürünüyorsunuz.

Kadınların hayatı zor bu memlekette. Her yerlerini örtmek durumunda kalıyorlar, sıcaklık ne kadar yüksek olursa olsun…

Dünya için küçük, Gonca için büyük bu insan temalı seyahatler, umuyorum dünyanın başka yerlerinde, yeni renklerle devam edecek. Gonca’yı takipte kalın!

 

Hazırlayan: Gonca Gengönül

Gonca’nın bitimsiz yolculuğunu bu adreslerden takip edebilirsiniz:

http://www.journalofayogini.com/tr/

http://www.dunyakacbucak.com/

 

Bir cevap yazın