
- Vuslat Çamkerten ile Söyleşi: “Anlatmak İstediğim Hikayeler Dilimi Belirler” - 4 Haziran 2022
- Beş Maddede Şehrin “Öteki” Yakası: Toz Bezi (2015) - 5 Mayıs 2021
- The Maltese Falcon (1941): Kötünün Aydınlık Tarafı - 4 Nisan 2021
- Nesimi Yetik ile Söyleşi: “Hep Kazanırsın Ey Çözümsüzlük” - 20 Ekim 2020
- Eylem Kaftan ile Kovan (2019) Filmi Üzerine Söyleşi: “İnsan Her Şeyden Önce Kendisine Yabancı” - 28 Eylül 2020
- Ceviz Ağacı (2020): Babanın Aynasında Kendini Görmek - 23 Ağustos 2020
- Kafanın Kafa Olmaya Devam Ettiği Sanat Pratiği: Masklar ve Çocuk Sanatı - 3 Temmuz 2020
- Ressam Beşir Bayar ile Söyleşi: “Her Dönem Kendi Sanat Dilini Oluşturur” - 12 Nisan 2020
- Kısa Film Önerisi: Karganın Aşınan Gagası (2019) - 25 Mart 2020
- Captain Fantastic (2016): Nike, Bir Zafer Tanrıçası Mıdır? - 9 Ocak 2020
Eva Hesse’nin “Contingent” başlıklı, 1969 tarihli yerleştirmesi, fiberglass, reçine, tülbent, polyester gibi aslında hepimizin gündelik hayatta temas ettiği materyallerden oluşuyor. “Contingent” kelime anlamı itibariyle “umulmadık olay” ve “birlik” şeklinde iki anlamı birden karşılıyor. Materyaller “umulmadık” şekilde bir araya geliyor ve bir “birlik”e varıyorlar.
Eva Hesse (1936-1970), Alman asıllı bir Amerikan sanatçıydı ve 1960’ların New York’unda oldukça aktifti. O zamanlar Carl Andre, Donald Judd gibi birkaç önemli kadın sanatçıdan birisiydi. Hayatı beyin tümörü sonrası otuz dört yaşında değişene dek, Hesse malzemeyle uğraştığı, bireysel işler üretmeye devam etti. Contingent da onun son dönemlerine tekabül eden, önemli sanat eserlerinden birisi. Sanatçı Contingent’ı ölmeden hemen önce tamamladı.

Bireysel Acılardan Yola Çıkmak
Bu esere baktığımızda 1939 yılında Nazi rejiminden kaçıp New York’a sığınan ailesini, Nazi Almanya’sına, acılarla dolu topraklara doğuşunu, akrabalarının toplama kamplarında ölümünü, annesinin ruhsal travmalarını, anne ve babasının boşanmasını, annesinin intiharını ve babasının ölümünü görebiliriz. Peki böylesi soyut forma sahip bir eser, tüm bu arka plan, otobiyografik bilgiler olmadan okunamaz mı? Elbette okunabilir.
O hâlde kullanılan malzemelerden yola çıkabiliriz. Lateks nötr bir materyaldir. Kendine has rengi vardır, akışkan bir kıvamdadır. Bitkilerin öz suyudur ve doğada bulunur. Elde edilmesi uzun zaman alır. Sıvıdır ama hava ile temas ettiğinde köpük formuna geçer, dönüşür. Fiberglass ise kırılgan ama bir o kadar da dayanıklıdır. Minik telciklerden oluşur ve eritilerek elde edilir. Koşullara direnir, paslanmaz. Malzemelerin doğasını ve elde edilme şekillerini, tâbi oldukları süreci düşünerek esere geri dönelim. Eva Hesse 1967 yılında lateks ile tanışıp eserler üretmeye başladığında, 1968 yılında Contingent’a başladığında, bunların farkındaydı. Lateksin zaman içerisinde çürüyeceğini, kalitesinden kaybedeceğini biliyordu. Tıpkı hasta bir beden ya da zamana direnen insan ruhu gibi. Ama bu ruh ayakta da kalmalıydı, bunu da fiberglasslar sağlayacaktı.[1]
Contingent sekiz parçadan oluşan bir yerleştirme ve bu katmanlar tavandan sarkan elementler gibi gözüküyorlar. Lateks kaplanmış tülbentler, fiberglasslara tutturulmuş. Bu hâlleriyle havada asılı insan derilerini anımsatıyorlar. Eser, resim ile heykel arasındaki sınırı bulanıklaştırıyor ve Hesse’nin öz parçalarına dönüşüyor. Farklı materyaller ışığı soğurup iletiyorlar ve bu ışık geçişlerine baktığınızda kendi derinize bakıyormuşsunuz gibi bir hisse de kapılabiliyorsunuz. Katmanlar birbirine paralel ve düzenli olarak asılsa da aralarında büyük farklılıklar mevcut. Her biri kendine has, farklı büyüklük ve ağırlıktalar.[2] Tıpkı bizler gibi. Bu durum da sanatçının hoşuna gidiyor çünkü katmanlar tam da onun yapmaya çalıştığı şeyi, tüm yaralarıyla insanı temsil ediyor.
Minimalist Ama Değil
Tam da Hesse’nin yaşadığı dönemde yükselişte olan ve sanatçıların endüstriyel malzemeleri kullanarak eserler ürettikleri, malzemelerin adeta özünü araştırdıkları Minimalizm akımı, Hesse’yi es geçiyor. Her ne kadar çalışmaları Minimalizme dahil edilse de Hesse, malzemeyle kendi elleriyle uğraşıyor. Bu nedenle Minimalizm akımında eserin gerisinde duran sanatçıların aksine, Hesse’nin işlerinde sanatçının bizzat kendi varlığı yer alıyor.
Toparlayacak olursak malzemelerin koşulları, çürüme, dönüşüm, dinamizm, birliktelik, Contingent’ı önemli yapan noktalar. Çünkü tüm da bu durumlar, sanatçının kendi hayatından, kırılgan ruhundan, duygusal iniş çıkışlarından ve acılarından referanslar taşıyor. Soft görünüyor ve mükemmel olmadıkları için bedenin, ruhun hassasiyetini yansıtıyorlar.
Sanat tarihçisi ve aynı zamanda Hesse’nin de en yakın arkadaşı olan Lucy Lipard, onun eserlerini “anksiyetelerinin maddileşmiş hâli” olarak tanımlıyor. Bu da bizi sanatçının hayatından yola çıkarak eserini okuma yönündeki fikre geri götürüyor.

Not: Hesse Contingent’a başladığında sene 1969’du ve New York Hospital’a yatırılıp tedavisine başlandı. Tümör için ikinci ameliyatı olması gerekirken o Contingent’ı bitirmek istedi çünkü yaklaşan bir sergi vardı. Bir grup öğrenci yanına gelerek ona yardım etti.
[1] Tom de Freston’a ait farklı bir okuma önerisi için: http://www.tomdefreston.co.uk/artist/5135/eva-hesse-contingent
[2] Lucina Ward’ın esere ilişkin yazısı için: https://cs.nga.gov.au/detail.cfm?IRN=49353