
- Çavdar Tarlasında Bir Münzevi: J. D. Salinger - 21 Şubat 2022
- Bir Ikea Dolabında Mahsur Kalan Hint Fakiri’nin Olağanüstü Yolculuğu: “Büyük” Ülkeler, “Küçük” İnsanlar - 29 Ocak 2019
- Bir At Bara Girmiş: Temel İsrail’de - 1 Ocak 2019
- Perihan Mağden Romanlarında Küçük Bir Gezinti - 17 Ağustos 2018
- Tek Dert Bu Olsun Serisi: Az Görülen Sinema Duyarları - 17 Şubat 2018
- Kan ve Gül: Mazideki Mutluluğa Dönmek İstemek - 9 Haziran 2017
- Soğuyunca Acımaya Başlar: Medea Restoranda - 22 Nisan 2017
Anlatmak istediğimiz “asıl konu”ya girmek isteyip giremeyişlerimiz, uygun ortamı bulamadığımıza inanıp ertelemelerimiz veya cesaret edemeyişlerimiz, hep arkada bekleyen “asıl konu”ya rağmen başka şeyler anlatışımız, lafı dolandırmalarımız nasıl sonuçlanıyor?
Ya “boşver, kalsın” deyip geçiştiriveriyoruz ya da kendimizle yüzleşiyor, kaygımızın veya korkumuzun üstüne gidip anlatıyoruz. Hele kaybedecek bir şeyimiz yoksa anlatması, özel bir şey bile olsa çok daha rahat oluyor. Ama bazen kaybedecek bir şeyimiz olmadığında dahi sıkılıp, bunalıp, ortamdan bir şekilde soğuyup anlatmayabiliyoruz. David Grossman imzalı Bir At Bara Girmiş‘in elli yedi yaşındaki standupçısı, kaybedecek bir şeyi olmayıp anlatanlardan. Kitap boyunca güldürme misyonunu yerine getirmek üzere fıkralar, şakalar, anektodlar paylaşıyor ama aslında anlatmak istediği özel bir hikâye var. Gece boyunca içinde bulunduğu anın/mekânın/seyircilerin ticari gerçekleri ve beklentileriyle boğuşuyor. Sonunda kişisel bağ kurabildikleriyle “asıl konu” temalı hikâyesini tamamlamayı başarıyor.

Tüm bu biriktirmelerin, içe patlamaların, sapmaların, vazgeçişlerin, vazgeçmeyişlerin, ertelemelerin “asıl konunun” değerinden götüren bir işlevi var. “Çok önemli olsaydı hemen anlatırdın” veya “Asıl konu, asıl konu dediğin bu muydu?” bakış açılarıyla karşılık almaya dönebiliyor olay. Kitabın özelliği ise yazarın bunun farkında olarak meseleye eğilmesi. Karakterin yanardağının kapağını açmış ama çıkan şeyin dev bir volkan olmadığının, “Acaba ne çıkacak?” beklentisi yükseldiği için istisnalar haricinde alevlerin zaten her yanı saramayacağının bilincinde. Dolayısıyla karakterinin “asıl konusuna” mesafeli, hatta belki biraz da alaycı bakmayı başarıyor. Bu da kitabı biçimsel bir odağa çeviriyor. Yani anlatmak isteyip bir ömür içinde tutmuş, sonunda patlamış bir adamın “asıl konusu”nun niteliğinin veya kalitesinin pek bir önemi yok. “İsrail’de anne babasıyla ilgili korkunç ve travmatik bir olay yaşamış bir çocuğun yaşlandığında dökülmesi büyük bir haber veya kitap değeri taşımıyor” da denilebilir. Böylece özgün kurulmuş bir yapıyı standup üzerinden kurgulamanın değeri ortaya çıkıyor. Bunun da Bir At Bara Girmiş kitabının müthiş başarısının sırrı olduğunu düşünüyorum.
Yazar David Grossman’ın yarı sahici yarı hayali atmosferi, sinematografik dili, son derece komik parçaları, yer yer dokunaklı kısımları, içten ve akıcı anlatımıyla birlikte Bir At Bara Girmiş son derece keyifli, lezzetli bir kitaba dönüşüyor.
Bir At Bara Girmiş Künye
Yazar: David Grossman
Çevirmen: Aylin Ülçer
Yayınevi: Siren Yayınları
İlk Baskı Yılı: 2018
Sayfa Sayısı: 216