Geçse de Yolumuz Bozkırlardan, Denizlere Çıkar Sokaklar: Tunç Cambaz

Önemli sualtı fotoğrafçılarımızdan, aynı zamanda iyi bir dalış eğitmeni de olan Bodrum doğumlu Tunç Cambaz, art-his.com takipçileri için kendi çalışmalarından özel bir fotoğraf seçkisi oluşturdu. Çoğunlukla deniz, sualtı ıssızlığı, tuzlu su ve tuzlu suyun yıpratıcılığı temalarını işlemeye özen gösteren sanatçı, adeta ters yüz olmuş bir dünyayı bizlere hissettiriyor.

14. İstanbul Bienali’nin ana teması da sanatçının eserleri ile aynı paralelde kesişen “Tuzlu Su” kavramı üzerine idi. Bienalin ana sorumlusu (küratör tanımını kullanmayı tercih etmemiştir) Carolyn Christov-Bakargiev ise tuzlu suyun mevcudiyetine yönelik şunları aktarmıştı: “Tuzlu su dünyada en sık rastlanan maddelerden biri. Vücudumuzdaki sodyum da sinir sistemimizi oluşturan en önemli içerenlerden, bir anlamda hayati önem taşıyan bir sistemi çalıştırarak insanları hayatta tutuyor. Tuzlu su aynı zamanda dijital çağın en yıpratıcı maddelerinden biri. Akıllı telefonunuzu tatlı suya düşürürseniz onu kuruttuktan sonra büyük olasılıkla tekrar çalışacaktır, fakat tuzlu suya düşerse, kimyasal değişimler telefonun bozulmasına yol açabilir.”  

Su, insan için bir temel ihtiyaç olmasının yanı sıra, ülkeler arasında savaşlara sebebiyet vermesinden tutun da hidroterapi yöntemi ile dermotolojik vakalardan nörolojik rahatsızlıklara kadar pek çok hastalığın ilacı olması yönüyle de çok çeşitli bir fayda-zarar çemberi oluşturmakta. Ve Jules Verne’nin de “Denizler Altında 20.000 Fersah” kitabında bir karakteri üzerinden dile getirdiği gibi Tunç Cambaz sizlere: “Sahibi olduğum ormanlar güneşten ne ısı; ne de ışık alır. Orada aslanlar, kaplanlar yoktur. Hiçbir dört ayaklı orada barınamaz. Bu ormanları bilen tek kişi benim. Şimdilik yalnızca benim için yeşerirler. Size kara ormanlarından değil; deniz ormanlarından bahsediyorum.” demekte.

 

Bir cevap yazın