Kış Uykusu’nun Arka Kapağı: Sinema, Felsefe Fln…

Bu bir film analizi değildir! Kış Uykusu’na (2014) dair söylenebilecek çok şey var; önemli bir kısmı benim haddimi aşar, bir kısmını ise ben şu an söyleme hevesinde değilim. Ben, kira geliriyle yaşayan entelektüele tutulmuş adamın biriyim. Film, işin bahanesi. Dücane Cündioğlu’nun “Sinema ve Felsefe” adlı kitabının arka kapak yazısı “Sanat ve sanatçı mı istiyorsunuz, dua […]

Asghar Farhadi’nin Forushande’sine Yakılan Aforizma

Forushande

İyi bir sinema izleyicisi değilim, bağışlamanı dilerim! Karanlık ve aydınlık düeti. Çizgiler ve gölge. Sonra elektrik giriyor devreye. Aydınlık yerine ışıkların sevindirdiği yalancı canlılığa dönüşüyor dünya. Girişte belki kısa bir “hiçbir şey olmuyor” düşüncesi, dünyanın kendimizden önceki varlığından habersiz olmamızla ilgili. Hiçbir şey birdenbire olmaz. Çatırtılar. Parça fonetik. Uzatılan, çekilen harfler. Türkçe ile arasına dikenli […]

Haydi Abbas, Vakit Tamam: Orhan Veli, Cahit Sıtkı, Kemal Tahir

Bir roman, öykü ya da şiir okurken o eserin yaratıcısından da parçalar okursunuz. Attila İlhan’ın doğasına girer Cemal Süreya’nın dopdolu aşkını yaşarsınız. Ancak mektupların edebiyat içerisinde öyle samimi, öyle sıcak, öylesine dokunaklı bir yeri vardır ki onun verdiği tadı hiçbir edebi metin veremez. Çünkü mektup ile o kişinin gerçek dünyasına inme imkânı bulursunuz. Çektiği zorlukları, […]

Bir Kadının Yaşamı 24 Saate Sığar Mı?: Zweig’dan Anlatarak Özgür Kalmanın Hikâyesi

Kahramanlarının derinlikli iç dünya tasvirleriyle angın, hayatı boyunca yalnızca insan olmayı hedefleyen Viyanalı yazar Stefan Zweig, lirizm, gerilim, olay ve davranışlar üzerinden öykülerini kurarken, onları, karakterlerinin ruh hâllerine dek inen ayrıntılarla besler. Okuyucusuna güç, inanç ve daima ‘başlama hevesi’ veren Zweig karakterleri, Almanya’da Hitler iktidarı ile birlikte kitapları yasaklanan yazarın barış ve özgürlük tutkusunun ateşleyicileridir […]

Kış Uykusu: Ben Sana Ağaçların Da Üşüdüğünü Anlatmış Mıydım?

Kış Uykusu / Nuri Bilge Ceylan

İstanbul’da doğdum ben. İstanbul’da yoruluyorum. İlk vuruşları hep kalabalık bir aile’de (evet kesme işareti var çünkü aile özel bir meseledir), kalabalık bir mahallede, kalabalık bir sınıfta duydum kalbimde. Sonra yaşlandığım yerin büyük ve kalabalık bir şehir olduğunu fark ettim. Yani büyüyordum ve kalabalıklaşıyordu kafam, üç numara kaşınıyordu da. Konuyu dağıtmadan yürüyemedim hiç, çünkü tek bir […]

Kan ve Gül: Mazideki Mutluluğa Dönmek İstemek

kanvegül

“Hatıralar kutulansaydı onların da son kullanma tarihi olur muydu? Eğer öyleyse asırlar boyu bozulmamalarını isterdim,”* film repliğiyle; “İnsan zamanını durdurmak istediği yere aittir,”** kitap cümlesi benzer hisleri veriyor. Dünyanın bir köşesindeki Hong Konglu film yönetmeniyle Ankaralı kitap yazarını buluşturan ortak bir his… Mazideki bir mutluluğa dönmek mümkün değil ve bazen bunun çok can yakıcı sonuçları […]