- Ekin Can Göksoy’un Kısa Filmi “Müşterek Dostumuz” İçin Sanatçılardan Destek - 8 Temmuz 2021
- Tom of Finland: Bastırılmış Arzu, Başarısız Erkeklik - 6 Haziran 2021
- Mimari Bir Bakış: Atatürk Evleri - 18 Mayıs 2021
- Tarık Akan’ı Beyazperdede Seyrettiğimiz Son Film: Deli Deli Olma (2009) - 9 Nisan 2021
- Buñuel Sinemasına Dair Yeni Bir Kitap: Luis Buñuel Sinemasında Ölüm ve Erotizm Birliği - 22 Kasım 2020
- Chris Killip’in Fotoğrafları: İşçiler, Yoksulluk, Endüstriyel Düşüş - 18 Ekim 2020
- Eğlenceli, Tüylü, İlham Verici: Karadağ Kedi Müzesi - 31 Ekim 2019
- 38. İstanbul Film Festivali’nden Belgesel Önerileri - 8 Nisan 2019
- Bir Dijital Manipülatör: K. Cem Çelik - 15 Aralık 2018
- Netflix Türkiye’de İzleyebileceğiniz Birbirinden Orijinal 7 Anime - 2 Aralık 2018
Tom of Finland (1920-1991) adıyla bilinen sanatçı Touko Laaksonen, 1950’lerde ve 1960’larda oldukça popülerdi. Aşırı kaslı, gerçekliği tersyüz eden erotik erkek çizimleri küresel bir simge hâlini almıştı. Laaksonen’in hiper erkeksi estetiği, Freddie Mercury, Frankie Goes, Village People, moda tasarımcısı Jean-Paul Gaultier ve fotoğraf sanatçıları Robert Mapplethorpe ve Bruce Weber başta olmak üzere pek çok kişiyi etkiledi. 1960’lardan itibaren dünya çapında tanınan bir markaya dönüşen Tom of Finland pek çok ticari ürünün üzerine yerleşti.
Laaksonen’in ölümünün ardından onun mirasını korumak ve tanıtmak amacıyla Tom of Finland Vakfı kuruldu. Laaksonen’in çalışmaları, bugün New York City Modern Sanat Müzesi, Chicago Sanat Enstitüsü ve Los Angeles Çağdaş Sanat Müzesi gibi önde gelen kurumlarda sergileniyor. Hatta 2014 yılında Finlandiya Posta Servisi, sanatçıyı anmak için bir hatıra pulu bile bastırdı. Kaslı, oldukça büyük cinsel organlarla tasvir edilen, neşe içinde erotik pozlar sergileyen iri kıyım erkekler, LGBTQ topluluğu ve queer gruplar tarafından sevildi ya da dışlandı; ancak gündemde olmayı ve tartışılmayı hep sürdürdü.
Tom of Finland’ın çizimlerini, onun hayat deneyiminden ayrı tutmamak önemli. Laaksonen bir kitabının önsözünde “İkinci Dünya Savaşı öncesinde cinsel yönelimimin farkına vardığımda, çoğu ülkede tüm gey faaliyetler yasayla yasaklanmıştı.” diye yazar. Finlandiya’nın güneybatısındaki küçük bir kasabada geçen yaşantısında çeşitli önyargılarla karşılaşır ve utanç, suçluluk duyguları hisseder. Çizimlerinin, bastırılmış arzularına özgür ve mutlu bir görünüm kazandırmak olduğunu ifade eder.
Londra Üniversitesi Goldsmiths’de Queer Tarih kursunu yürüten Dr. Justin Bengry, 20. yüzyılın ilk yarısında eşcinsel ve queer erkeklerin “başarısız erkek” olarak temsil edildiğini söyler. Tom of Finland’ı ise açıkça buna karşı bir tepki olarak değerlendirir. Çizimler farklı kimlikleri ve alt kültür gruplarını temsil etmesiyle de önem kazanır. Laaksonen ilk kez 1960 yılında siyahi bir adam çizer ve kariyeri ilerledikçe çizimlerine farklı ırkları temsil eden çiftleri ekler. “Devrimci” çizimleriyle çığır açan Laaksonen’in bir Nazi sempatizanı olabileceği ise hep tartışmalı bir konu olarak kalır. Nazi dönemine ait imajları sanatına dahil eden Laaksonen, üniformalarının en seksi üniformalar olduğunu ve bu nedenle onları çizdiğini ifade eder.
Kaynak: BBC https://www.bbc.com/culture/article/20200323-the-sexed-up-cartoon-hunks-that-defined-gay-culture