Devrime Fransız Kalmak: Danton (1983)

Fatma Korkut Hakkında

1995 yılında İstanbul Fatih'te doğmuştur. Yirmi yaşında Marmara Siyasal'dan mezun olmuştur. Dört-beş yabancı dille haşır neşirdir. Düşünsel konularda yazınsal çalışmaları bulunmaktadır.

                                         Bizler ‘dâvâ’yı Ağrı Dağı’nın zirvesine çıkaracaktık.

                                         Yola koyulduk, bin zahmet ve emekle, acılar çekerek dağa tırmandık.

                                         Zirveye vardığımızda sevincimiz sonsuzdu ama küçük(!) bir noksanımız olduğunu fark ettik:

                                        ‘Dâvâ’yı dağın eteklerinde unutmuştuk!?

                                        Meğer biz dâvâyı değil, kendimizi zirveye çıkartmışız…”

                                                                                                                                                        Galip ERDEM

1983 yapımı Fransız filmi Danton, Fransız Devriminin iç yüzünü ve yankılarını gösteren önemli filmlerden biri. Danton (Gerard Depardieu) ve Robespierre (Wojciech Pszoniak), devrim sırasında beraber savaşmış ve yeni rejimin kurulmasında en temel rolleri oynamışlardır. Ancak devrimin yerleşmesiyle birlikte Robespierre’in  önderliğinde Halk Koruma Komitesi birçok infaza sebep olmuş ve ülkede terör estirmiştir. Bunu öğrenen Danton ülkesinin geri çekilmesinden dolayı Paris’e 1794’te geri döner ve halk tarafından bir kahraman gibi karşılanır. Arkasına halkın  desteğini alan Danton önceki müttefikleriyle çatışmaya girer. Ancak Robespierre, Danton ve arkadaşlarını yakalayarak devrim mahkemesi öncesi giyotinle idam etmeye çalışır.


Danton’un film boyunca yegâne amacı “devrimin zaferini elde etmek” olarak ifade edilir. Kendisi de devrim öncesi Kral’ın idamı için oy vermiş, hararetli ve başarılı bir devrimcidir. Benlik kavramı açısından baktığımızda, Danton’un kendini devrim üzerinden inşa etmesi ve “onsuz devrimin hiçbir anlama gelmeyeceğini” dile getirmesi aslında halka liderlik etmiş insanların kendi egolarına olan saygılarına işaret eder. İnsanları devrime yaklaşımları üzerinden kodlayan Danton (kendisine destek olmak isteyen bir adam işaret edildiğinde ‘liberal mi yoksa ılımlı mı?’ diye sorması bunu gösterir), devrime zarar veren her gücü karşısına alır. “Halkın tehlikeli tek düşmanı var; o da hükümet.” diyen Danton, devrimin karşısına aslında devrimin ürettiği hükümeti yerleştirir. Çünkü bilir ki , “Devrim kendi evlatlarını yer.”

Robespierre ise film boyunca ikilemde kalan, hiçbir diktatörlük sevdası olmamasına rağmen sonunda diktatörlüğün kapısı kendisine açılan ve devrimin yolundan saptığını üzerinde en iyi gözlemlediğimiz karakter olarak yer alır. Başlangıçta Komite’nin Danton’u idam talebinde, Danton’un devrime çokça yardım ettiğini ve onu asmanın devrime ihanet olacağını dile getirerek hakkaniyetli davranmaya çalışır. Tedavülde olan terör yönetimini tasdik etmez ve “Terör, umutsuzluktan başka bir şey değildir.” fikrini dile getirir. Keza “adaletin ilahi bir kavram olduğunu ve devrim mahkemelerinin adalet olamayacağını” söylerken siyasal bir gel-gitin içine düşmüş görünür.  Komite’nin yürüttüğü sistem öyle bir hal alır ki, Robespierre, bu hikmetli cümleleri söyleyen adam, sonunda Danton ve arkadaşlarının bir gecede tutuklanmasına karar verir ve ardından idamına seyirci kalır. Robespierre’in kendisini ziyaret ettiği sırada Danton onu, halkı bilmemekle ve tanımamakla suçlar. İki eski devrimci arkadaşın şimdi tıpkı masada oturdukları gibi karşıt konumları temsil ettikleri sahne “öteki”nin boyutlarını aşikâr eder.

Bir tarafta devrimin amacına taban tabana zıt istikamette yol alan tiran haline gelmiş eski devrimciler – ki Robespierre bunu oligarşik bir demokrasi talebiyle meşrulaştırır- , diğer yanda halkın kendi kendini yönetmesi gerektiğini savunan ve  uzlaşmayı tanımayan devrimciler. İki taraf da gücün yozlaştırıcı etkisiyle bağlı bulundukları davanın temel temsilcisi rolünü üstlenirler. Danton ve arkadaşlarının giyotin’e kurban gittiği gün Robespierre’in korktuğu başına gelmiştir. Yatağının başında sevinçle, “Artık diktatörlüğünü kurabilirsin…” diyen arkadaşı son felaketi duyurmuş olur Robespierre’e göre. Devrim ve sonrasında uğruna savaştığı şeyin düşmanıdır artık. Filmin İnsan Hakları Bildirisi’nin maddelerini ezberleyen bir çocuğun bu maddeleri okumasıyla başlayıp, Robespierre’e yine bu maddeleri söylemesiyle bitmesi, devrimin kendi düşmanını ve “öteki”sini oluşturmasının ve devrimin kendini devirmesinin mealidir.

Bir cevap yazın