Belki Köye Bir Şehir Gelir: Kız Kardeşler (2019)

Alpaslan Paşaoğlu Hakkında

Uzun zamandır konargöçer bir Egeli olarak İstanbul'da yaşamaktadır. Radikal, Fil'm Hafızası, Cineritüel, Havayolu 101 başta olmak üzere çeşitli mecralarda yazıları yayınlanmıştır. Ayrıca belgesel ve farklı kategorilerde senaryo çalışmaları bulunmaktadır.

“Hanım, geceliğinin önünü iliklerken, ‘Al!’ diyor. ‘Çok ağlıyor, herhalde göz değdi.’ Varka bebeği alıyor, beşiğine koyuyor ve yeniden sallamaya başlıyor (…) Hanım, ‘Varka, semaveri yak!’ diye bağırıyor. Varka henüz çırayı yarmış, ateşlemiş, semaverin altına sokuyor ki, bir ses daha işitiliyor: ‘Varka, beyin çizmelerinin çamurunu temizle!’ Döşemeye oturup çizmeleri temizlemeye koyuluyor.” 

Anton Çehov – Besleme, 1888

 

Sinema eleştirmenlerinin genel olarak Çehovyen bir bakış açısı üzerinden değerlendirdiği Kız Kardeşler (2019), gerçeğin an’dan koparılarak zamansız bir boşluğa hapsedildiği son Emin Alper eseri. Filmi için yapılan tüm Çehov güzellemelerinin aksine yönetmen, ünlü Rus yazarın öykülerini anlatımını tamamladığı yerden devralarak kendine özgü bir devam masalı resmediyor.

Bu resim, Şevket Dayı yani baba karakterinin (Müfit Kayacan) kızlarına ve seyirciye hitaben bir tekerleme edasında yinelediği “Size Üç Namkör Kız’ın masalını anletem mi?” cümlesinde saklı. Keskin bir sınıfsal ayrımın yaşanmadığı fakat hayata aynı noktadan başlayan karakterlerin zamanla farklılaşmalarını betimleyen bir köy masalı Kız Kardeşler. Çehov’un Besleme öyküsündeki Varka karakterinin kasabadaki besleme kariyerine son veren hatasından sonra kimlik değiştirip Reyhan (Cemre Ebuzziya) olarak köyüne döndüğünü hayal ettiğimizde, tespit daha anlaşılır hâle geliyor.

Cemre Ebüzziya

Çehov’un ufak ayrıntılarına girmekten imtina etmediği kendi kahramanları ile özdeşleşen filmin karakterleri, keskin hiciv, bohem motifler, yer yer de mizaha çalan özellikler taşıyor. Emin Alper bir röportajında, Çehov’un anlatım dünyasını tamamen reddetmemekle birlikte daha çok köy romanı yazarlarımız Fakir Baykurt ve Kemal Tahir’den etkilendiğini ifade ediyor. Özellikle ilk filmi Tepenin Ardı’nın (2012) Yaşar Kemal eserlerinden fışkıran karakterlerle bezeli olduğunu da ilave ediyor.

Emin Alper’in Tepenin Ardı ve Abluka (2015) filmlerinde de hissedilen geçmişten kopup gelmekte olan zamansızlık olgusu, Kız Kardeşler’de de devam ediyor. Fakat yönetmen, bu hissiyat nedeniyle filmlerinin alegorik perspektiften okunmasına itiraz ediyor. O hâlde belirli bir zamana ait olmama hissi yerini pek çok yaşanmışlığın bir masal içindeki bütüncül tasvirine bırakıyor.

Marka Araba-Erkek İktidarı

Yönetmenin filmlerindeki ana meselesinin ne olduğunu irdelemeye çalıştığımızda en başa ataerkil iktidarın kadın üzerinde kurduğu tahakkümü koyabiliriz. Bunu da Tepenin Ardı, Abluka ve Kız Kardeşler filmlerinin her birinde, bastırılmış cinsel dürtüleri bir noktada patlayan erkek karakterlerin deşifre edilmesi ile örneklendirebiliriz. Evin evli hizmetlisi Meryem (Banu Fotocan) ile beraber olan baba-oğul (Tepenin Ardı), dış ve iç mihraklarla etrafı sarılı Kadir’in (Mehmet Özgür) kendisini ablukada hissederken bile filmin arzu figürü Meral’e (Tülin Özen) dair fantezilerinden vazgeçememesi (Abluka) ve Doktor Necati (Kubilay Tunçer), öte yandan Çoban Veysel (Kayhan Açıkgöz), kasabanın eczacısının dahil olduğu besleme Reyhan ile yaşandığı ima edilen çapraz ilişkiler ağı (Kız Kardeşler).

Tüm bu ele alış, insanın en temel meselesinin cinsellikle kurduğu veya kuramadığı bağla ilişkilendirilebilir. Nitekim Tunç Okan’ın Sarı Mercedes (1992) filminde* Bayram (İlyas Salman) karakterini “marka araba-erkek iktidarı” ilişkisi üzerinden sorgulayarak köyüne ulaştırmaya çalışması, Emin Alper sinemasında farklı tezahür etsede benzeri şeyleri sorguluyor. Mercedes marka arabasını sağlam bir şekilde köyün meydanına getiremeyen Bayram’ın aksine muzaffer ve tüm köyün ağzının içine baktığı Doktor Necati karakteri, yine Mercedes marka arabası ile köyüne, arka koltuğunda ürkek bir şekilde oturan besleme Nurhan (Ece Yüksel) ile geliyor.

Ece Yüksel

Diğer bir mesele ise kentlileşmenin insan üzerindeki dejenerasyonu. Bu husus yönetmenin sadece Kız Kardeşler filminde üzerinde durduğu bir mesele. Hiç görmediğimiz bir kasabanın malum köydeki karakterlere sirayeti. Belki köye şehri getirecek veya köyü şehre götürecek bir bekleyiş hâli. Gidenlerde zafer yorgunluğu veya mağduriyet, kalanlarda ise kaybolmuşluk hissiyatı.

Köye dair yaşantının günümüz ülkesinde bağlamından koparılarak ütopik bir beyaz yakalı rüyası haline gelmesi uzun bir geçmişe sahip. Filmde de doktor Necati karakteri üzerinden bu vaziyet güzel betimleniyor. Doktor rakı masasında kent yaşamının üzerine yıktığı sorumluluğu bahane ederek doğal yaşamın temsili Çoban Veysel’e öykünüyor. Fakat biliniyor ki kentteki yaşamından asla vazgeçemeyecek. Çoban Veysel’in ise diğer köylüler gibi doğa ile kurduğu bağ sadece hayatta kalmak üzerine. Kimsenin elindekiler ile yetinemediği bir dünya.

Ve tabii ki kentin zehrini almış kız kardeşlerin, tekrar kent yaşamına dönebilmek adına kadınlıklarını ikincillediği bir mücadele. Bu açıdan bakıldığında kadının ayakta kalmak ve arzularına ulaşmak hasleti kent veya köy yaşamı olsun pek değişmiyor. Köye dair bir temsil olan yayık ayran, kent görmüş bir kadının fıçısında şehvete ve kendini rahat ifade edebilmesine karşılık gelebiliyor.

Tüm bunların ötesinde ise Kız Kardeşler, Tepenin Ardı’nda hiç göremediğimiz ve hayalimizde büyüttüğümüz düşmanlarımızı bu kez, gecenin karanlığında da olsa köye indirerek yüzleşmemizi bekliyor. Fakat “gerçek”, meczup çobanın görebildikleri dışında tüm köyün etrafında bir belirsizlik hâlinde geziyor, yürüyor, duruyor, bakıyor.

Önemli Notlar

Filmde tüm oyunculuklar göz kamaştırıcı. Fakat daha önce Nefesim Kesilene Kadar (2015) filmindeki rolü ile 22. Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nde “Umut Veren Genç Kadın Oyuncu” ödülünü kazanan Ece Yüksel ayrı bir tebriği hak ediyor. Ece Yüksel’in tartışmalı bir şekilde Türkiye’nin Oscar adayı gösterilen Semih Kaplanoğlu filmi Bağlılık Aslı’nda da (2019) başrolde olduğunu not düşelim.

Son olarak Kız Kardeşler ile Berlin’de Altın Ayı’ya aday gösterilen, Sarajevo’da pek çok ödülün sahibi olan yönetmen Emin Alper için her filmi ile daha da büyüyerek Nuri Bilge Ceylan gibi ülke sinemamızın en iyi temsilcilerinden birisi hâline geldiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Kültür Bakanlığı’nın Kız Kardeşler filmine destek vermeyi reddetmesinin akabinde filmin uluslararası arenadaki başarısı, Bakanlıkta Emin Alper’e olan tavrın değişmesine zor da olsa vesile oldu. Bu da muhalif yönetmenin, bir kasabadaki savcıyla belediye başkanının iktidar mücadelesini anlatacağı yeni taşra filmini çekebilmesine olanak tanıyacak.

* http://www.cinerituel.com/2014/12/sari-mercedes-1992-sinik-toplumun-temsili.html

Bir cevap yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.